Jet – Lag Nedir? Etkileri Nasıl Azaltılabilir?

Ülkeler arası sık seyahat eden kişilerin vücutlarında birçok değişiklikler olmaktadır. Saat farkından dolayı biyolojik ritimler etkilenmektedir. Peki jet – lag nedir, vücuda ne gibi etkileri vardır?

Jet – lag farklı saat diliminde bulunan ülkeler arasında yapılan uçak seyahatleri neticesinde vücutta meydana gelen birkaç değişikliği ifade etmektedir. Her vücudun bir biyolojik ritmi vardır ve bu ritim bulunulan ülkelerin saat dilimine göre şekillenmektedir. Örneğin; belirli bir uyku saati, uyanma saati, yemek saati vardır. Uluslararası seyahat durumunda tüm bu düzen bozulabilmekte ve adaptasyon sonu yaşanabilmektedir. Genellikle jet – lag nedeniyle ortaya çıkan sorunların başında sindirim bozuklukları vardır. Fakat bu etkiler genellikle 1-2 gün içerisinde son bulur. Peki jet – lag belirtileri ve etkileri nelerdir?Jet – Lag ne demek, Jet – Lag nedir, Jet – Lag etkileri

Jet – lag belirtilerinin başında uyku problemleri gelmektedir. Kişi ya uykusuzluk ya da uyanamama sorunu yaşamaktadır. Gündüz bile uyku problemi yaşarlar ve sürekli halsiz, yorgun hissederler. Enerjik olamazlar, odaklanmada güçlük yaşarlar, sindirim sistemi ile ilgili sorunlar (başta kabızlık ya da ishal) yaşarlar ve son olarak ise duygu durum değişiklikleri yaşarlar. Jet – lag 2 seyahat diliminde gerçekleşmişse belirtiler aynı gün ya da ertesi gün meydana gelebilir. Özellikle de seyahat yönü doğu ise ya da birçok zaman dilimi aşılmış ise semptomların şiddeti ağır ve uzun olabilmektedir. Bazı küçük önlemler alarak jet – lag etkisini olabildiğince az yaşamak mümkündür.

Seyahat farklı bir zaman dilimine sahip ülkeye gerçekleşecek ise söz konusu ülkenin saat dilimine göre uyku ve beslenme düzenini değiştirmek adaptasyon sürecini kolaylaştıracaktır. Bu en az 2 gün öncesinden alınabilecek bir önlemdir. Ancak gidilecek ülkede 5 günden az kalınacaksa bu pek tavsiye edilmemektedir. Eğer iniş seyahatinde esneklik yapabiliyorsanız akşamın erken saatlerinde iniş yapabileceğiniz bir uçuşu tercih etmelisiniz. Bu jet -lag etkisinden kurtulmanın ya da etkileri az hissetmenin bir diğer etkili yoludur. Yolculuk sırasında ya da öncesinde alkol almamaya dikkat etmelisiniz. Eğer ülkeye sabah saatlerinde vardıysanız gün içerisinde uyumamaya çalışmalı, akşamın erken saatlerinde uyunmalıdır .

Kalp Krizi Nedir?

Kalp kasına kan akışının durması ile kalbin işlevini yerine getirememesi veya durmasıdır. Kalp tüm vücuda kan pompalayan en önemli organdır. Kan akışı durup pompalama işlemi yapamadığında ölüme kadar götürebilir. Bazılarında kriz atlatılabilir veya biraz dinlendikten sonra geçebilir. Ancak bu tekrar kalp krizi geçirmeyeceği anlamına gelmez. Kalp krizinin farklı nedenleri vardır. Kalp damarlarının daralması veya genişlemesi kalp krizinin en önemli nedenleri arasında yer alıyor.  Damarlar aniden tıkanabilir, aşırı stres, yorgunluk, üşütme veya tansiyona bağlı olarak da kalp krizi geçirmek mümkün. Bazı hastalar kalp krizi geçirdiğinin farkına bile varmayabilir. Sadece göğüste sıkışma ve baskı hissi yaşayıp, kalp krizi atlatanların sayısı oldukça fazladır.kalp krizi, kalp krizi belirtileri, kalp krizi ve müdahale edilmesi

Kalp Krizinden Nasıl Korunmalıyız?

Kalp Krizinden korunmak mümkün mü? Evet,tabi ki kalp krizinden korunmak mümkün. Öncelikle beslenme şeklini mutlaka düzene koymak ve sağlıklı beslenmek gerekir. Hayvansal yağlar ve katı yağları tüketmek yerine sıvı yağ tüketmeliyiz. Akşam yatarken kesinlikle ağır yemek yememek gerekir. Günlük en az yarım saat tempolu yürüyüş yapmak ve kilo almamaya özen göstermekte kalp krizinden korunmanın en doğru yollarından birisidir. Aşırı kilolularda kalp krizi oranı daha fazladır. Stresten uzak durmak gerekir. Her şeyi kafaya takmadan sakin kalabilmek son derece önemlidir. Eğer herhangi bir tansiyon sorununuz varsa ilaçlarınızı mutlaka düzenli almalısınız. Eğer sigara kullanıyorsanız mutlaka sigarayı bırakmalısınız. Çünkü kalp krizinin en büyük nedenlerinden birisi sigaradır.

Kalp Krizi Belirtileri ve Tedavi yöntemleri

Şiddetli göğüs ağrısı ve göğüs kısmında baskı hissediyorsanız mutlaka bir hekime görünmenizde fayda var. Eğer kalp krizi geçirmiş ve düzelmişseniz, yapılan tahlillerde bu kesinlikle anlaşılır. Göğüste başlayan ağrı, omuzlara boyuna kollara doğru iner. Bulantı, soğuk soğuk terleme ve baş dönmesi de kalp krizi belirtileri arasında yer alıyor. Ailenizde kalp krizi hikâyesi varsa mutlaka 6 aya bir kalp kontrollerinizi yaptırmalısınız. Yaşam şeklinde yapacağınız değişikler sayesinde daha sağlıklı ve uzun ömürlü olacağınıza emin olabilirsiniz. Kalp krizi diğer hastalıklar gibi değildir. Size zaman tanımayabilir. Kriz anında ölenlerin sayısı oldukça fazladır.

B12 Eksikliği Yorgunluğa Neden Olabilir?

B12 vitamini; Hem yetişkinler hem de çocuklar tarafından düzenli olarak alınması gereken bir vitamindir. Kobalamin olarak da bilinen B12 vitamininin çeşitli fiziksel ve zihinsel faydaları vardır. Kobalt adı verilen bir ağır metal nedeniyle kırmızı renkli ve kristalize olan B12 vitamini, vücudumuzda olması gerekenden daha az miktarda bulunursa birçok sağlık sorununa neden olabilir. Çok güçlü sayılmayan bir halsizlik, halsizlik ve bitkinlik hissi bir aydan uzun sürerse bunun bir sağlık sorununa işaret ettiğini bilmelisiniz ve bir uzmandan mümkün olduğu kadar çabuk yardım almanızı tavsiye ederiz. B12 eksikliği de bu semptomların nedenidir.b12 eksikliği, sürekli yorgunluk hissi, neden sürekli yorgun hissederiz

B12 vitamininin sağlığa faydaları nelerdir?

Beyin ve sinir sistemi için çok etkilidir, işlevlerini doğru bir şekilde yerine getirmelerini sağlar,

Kırmızı kan hücrelerinin oluşumunda önemli rol oynar,

DNA oluşumunda ve düzenlenmesinde etkilidir,

Hücre metabolizmasını düzenler,

Yağ asitlerinin sentezine yardımcı olur,

Enerji üretiminde verimli,

Vücudun folik asidi emmesine yardımcı olur,

Vücuttan depolanmış enerjiyi serbest bırakmanızı sağlar,

Kırmızı kan hücrelerinin üretimi için çok önemlidir,

Hücre yaşlanmasını önler,

Kalp damar hastalıklarının başlamasını engeller.

B12 vitamini nasıl elde edilir?

İnsan vücudunda var olmayan ve kendi kendine üretilemeyen bir vitamin olan B12, vücudumuza sadece besinlerle girer. Et, yumurta, peynir ve deniz ürünleri başta olmak üzere birçok gıdada bulabileceğiniz B12 vitamini genellikle hayvansal ürünlerde bulunur.

Maydanoz, salatalık, ıspanak gibi bazı yeşil sebzelerde de bulunduğundan elde edilmesi kolaydır ve farklı alternatifleri değerlendirerek farklı öğünlerde yiyebilirsiniz. Üstelik mercimek, bezelye gibi bazı baklagillerde de bulunduğu için herkes için bir seçenek sunabilir.

Uzmanlar, bir yetişkinin günde ortalama 2,4 mcg B12 vitamini tüketmesi gerektiğini söylüyor. Kan değerlerinde B12 miktarı yaklaşık 150 pg/ml olmalıdır. 80 pg/mg altındaki değerler yetersiz ve düşük kabul edilir. Bu aşamada sağlık sorunları ortaya çıkabilir.

B12 vitamini eksikliğinin belirtileri nelerdir?

Vücut zayıf hissediyor

Yorgun ve uyuşuk hissetmek

Hafıza zayıflığı, sık unutkanlık,

kalp çarpıntısı,

Konsantrasyon eksikliği ve konsantrasyon zorluğu

Depresyon ve sinirlilik gibi duygudurum bozuklukları

Yoğun saç dökülmesi

Olağandışı titreme

uzuvlarda uyuşma,

Dilin yapısında oluşan noktalar azalmaya başlar,

Ağız yaraları, aft

Ciltte kuruma ve donukluk,

Ani önemli kilo kaybı

B12 eksikliği ile fiziksel ve zihinsel değişiklikler

B12 vitamini eksikliğinde görülen fiziksel farklılıklar;

Ani Kilo Kaybı: Düşük B12 vitamini düzeyine sahip kişiler, zayıf bir bağışıklık sistemi nedeniyle vücut yağından ziyade kas hacminde kilo kaybı yaşarlar.

Titreme ve solgunluk: titreme ve solgunluk şeklinde büyük soğukluk, derinin cansızlığı.

Vücutta Yorgunluk: B12 vitamini alımının az olması nedeniyle yorgunluk meydana gelebilir. Özellikle spor yapan kişilerin daha fazla B12 vitaminine ihtiyacı olduğunu hatırlatırız.

B12 vitamini eksikliğinde görülen ruhsal farklılıklar;

Orantısız sinirlilik: Gereksiz stres ve sinirlilik yaşıyorsanız, günlük olarak aldığınız B12 vitamini eksikliğiniz olması muhtemeldir. Anksiyete ve Anksiyeteye Bağlı Duygular: Kişisel kaygının etkilerinin artması ve gereksiz kaygı duyguları, B12 vitamini eksikliğinin en belirgin psikolojik belirtilerinden bazılarıdır. Depresyon: B12 vitamini eksikliği olan kişilerin, olaylar ve insanlardan uzaklaşma sonucunda daha kolay ve çabuk depresyona girdikleri tespit edilmiştir.

Vücudumuzu Kışa Nasıl Hazırlarız?

Vücudumuzu değişen mevsim ve iklim koşullarına hazırlamak için bir takım hazırlıklar yapmalıyız. Soğuktan, nem kaybından ve çatlaklardan etkilenen ciltte peeling yapmanın yanı sıra birçok metabolik problem ortaya çıkabilir. Özellikle mevsim geçişlerinde vücudun direncini kontrol etmek gerekir. Vücudumuz fiziksel değişikliklerin yanı sıra metabolizma ve işlevlerde de değişikliklere uğrayabilir. Soğuk havalarda vücut direncini artırmak için enerji depolamaya başlar. Bu daha hızlı açlığa ve daha fazla enerji depolamasına yol açar. Metabolizma hızının düştüğü kış günlerinde beslenmeye daha fazla dikkat etmemiz gerekir; Bağışıklık sistemimizi güçlendirmeye çalışırken o fazla kiloları da takmayalım. Özellikle bu dönemlerde sağlıklı ve dengeli beslenmeye daha fazla özen gösterilmesi gerekmektedir. Doğru beslenerek vücudumuzun ihtiyaç duyduğu protein, enerji, yağ, karbonhidrat, vitamin ve mineralleri yiyecek ve içecek yoluyla almasına yardımcı olabiliriz. Doğru zamanda ve doğru miktarda tüketilen besinlerin sağlığımızı korumak için elzem olduğu söylenebilir.vücudu kışa hazırlama, kışa nasıl hazırlanılır, vücudumuzu kışa hazırlama

Vücudumuzu kışa hazırlamak için gerekli önlemler;

Özellikle mevsim geçişlerinde bol sıvı tüketmeliyiz. Kış aylarında ekinezya, yeşil çay, ıhlamur, kuşburnu, rezene, anason ve kekik gibi sağlıklı bitki çayları hastalıkları önlemeye yardımcı olmak için tüketilebilir.

Süt ve süt ürünleri, et grubu, meyve ve sebzelerden birini beslenmenize dahil etmeye özen göstermelisiniz. Diyetinizi dengeli bir şekilde planlamalı ve haftada birkaç kez bakliyat eklemelisiniz.

Kış aylarında metabolizmanın yavaşlaması nedeniyle kilo almak istemiyorsanız peynir, süt, yoğurt gibi yağsız ve hafif yiyecekleri tercih etmelisiniz. Ayrıca mümkün olduğunca kızarmış yiyeceklerden uzak durmaya çalışın.

Sindirim sistemi sorunları yaşamamak için düzenli olarak kefir, probiyotik yoğurt, yulaf kepeği, kuru bakliyat tüketmelisiniz. Lif içeriği yüksek besinler kullanarak kabızlığı önleyebileceğinizi hatırlatırız.

Düzenli spor ve egzersize dikkat edilmelidir. Günlük yapabileceğiniz kısa koşular ile sağlığınızı koruyabilirsiniz. Tek yapmanız gereken spor ayakkabılarınızı giymek ve kendinize 30-40 dakika ayırmak. Düzenli egzersiz metabolizmanızı da geliştirecektir.

Ispanak, roka ve su teresi gibi birçok koyu yeşil sebze, yüksek antioksidan içeriğiyle bilinir. Doğal şekerli meyve tüketimi 4-5 ile sınırlandırılmalıdır. Diyetinize mineral içeren kuru meyveler de dahil edebilirsiniz.

Salatalarınızda zeytinyağı ve limon kombinasyonunu eksik etmeyin. Omega-9 yağ asitleri, C vitamini ve E vitamini içeren salatalarınız koruyucu olacaktır. Ayrıca haftada birkaç kez salatalara badem ve ceviz eklenmesinin çok faydalı olacağı unutulmamalıdır.

Kış mevsiminde vitamin ve minerallerin önemi;

Vücudun tüm faaliyetlerini normal bir şekilde yerine getirebilmesi için vitamin ve mineral eksikliği olmaması gerekir. Vücudumuzda yeterli vitamin ve mineral varsa, bu bağışıklık sisteminin güçlü ve sistemli bir şekilde çalışmaya devam edebileceği anlamına gelir.

Vitamin ve mineral eksikliği ile bağışıklık sistemi güçlendirilemeyeceğinden, soğuk algınlığının etkisi ile vücudumuz giderek direncini giderek kaybedecektir. Bu durumda hastalıklara yakalanma riski artar. Hastalık durumunda vücudumuz yeterli dirence sahip değildir, bu nedenle daha zor olacaktır.

Zayıf bir bağışıklık sistemi kolayca hastalığa neden olabilir ve iyileşmenizi yavaşlatabilir. Unutulmamalıdır ki sağlıklı beslenmek de yeterince yememek kadar zararlıdır. Bu nedenle bir beslenme planlayıcısından yardım almanızda fayda var. Özellikle herhangi bir kronik hastalığı olanların doktora danışmadan diyetlerini değiştirmemeleri gerektiğini hatırlatırız.

Neden Kolajen İçeren Besinlere Önem Verilmeli?

Başta deri, kaslar, kemikler, tendonlar ve bağlar olmak üzere gözler ve dişler olmak üzere hemen her organın en önemli yapı taşlarından biri olan bir protein türüdür. İnsan vücudunda en bol bulunan protein olan kolajenin görevi; kas, kemik ve kıkırdak dokusunun yapısal desteği olmasıdır. Başta derinin dış yüzeyi olmak üzere vücudun tüm doku ve organlarının canlı, güçlü ve esnek kalmasına yardımcı olan kolajen, dokunun bütünlüğü için çok önemlidir. Vücudun yaşam boyu üretebileceği kolajen beslenme yoluyla korunabilir. Özellikle 25 yaşından sonra vücutta azalan kolajen üretimi 35 yaşından sonra yavaşlamaya başlar. Bundan sonra vücut ve cilt üzerinde olumsuz bir etki oluşmaya başlar. Kollajen esas olarak glisin ve prolin içeren kısa zincirli bir amino asittir. Üniversitelerde, güzellikte ve sağlıkta da sıklıkla görülür. Vücuttaki her şeyi bir arada tutan ve vücudumuzda bol miktarda bulunan proteindir. Kolajen, insan vücudundaki proteinin neredeyse ’ını oluşturur.kolajen içeren besinler, kolajenli besinler nedir, kolajenli besinler nelerdir

Kollajen ürünleri nelerdir?

Et suyu ve balık… Kemikten veya et suyundan yapılan çorba, vücudun aktif olarak kullanabileceği bir protein formu oluşturur. Özellikle kaynatma cilt sağlığı için en önemli kolajen kaynaklarından biridir. Eklem fonksiyonunu destekleyebilen kolajen için hindi ve tavuk suyu tüketilmelidir. Ayrıca her hafta düzenli olarak kemik suyu tüketmek de kolajen kaynaklarınız için çok önemlidir.

Yaban mersini… Lifleri etkin bir şekilde birbirine bağlayan kolajen, yaban mersinden kolayca elde edilebilen bir protein türüdür. Ülkemizin beslenme alışkanlıklarında pek popüler olmayan yaban mersini, düzenli olarak tüketmeyi bir kural haline getirirsek oldukça faydalıdır.

Yumurta… Kollajen içeren bir yapıya sahip olan yumurta, karaciğerin detoksifikasyonu için gerekli olan kükürt de içerir. Bu durumda kolajeni yok eden toksinler vücuttan atılır. Günde 2 parçadan fazla yenmemesi önerilen yumurta, yoğun bir protein kaynağıdır.

Avokado… Vücuttaki kolajenin parçalanmasını ve parçalanmasını önleyen yüksek düzeyde E vitamini içeren avokado, cilt sağlığını destekleyecek faydalı yağlar da içerir. Sağlıklı yağlar içeren bir avokado, her gün yarıya indirilmeli ve yarım avokado olarak tüketilmelidir.

Kızıl ormanın meyveleri… Çilek, ahududu, böğürtlen ve kızılcık gibi meyveler güneş ışığı ile yok olan kolajenin parçalanmasını engeller. Bir yetişkin günde ortalama 90 ml. meyve yiyebilirsin Şeker de içeren bu meyveler kontrollü tüketilmelidir.

Tohumlar… Kabak çekirdeği çinko kaynağı olduğu bilinen bir besindir. Çinko içeren besinler proteinin parçalanmasını yavaşlatır. Sağlık açısından birçok faydası bulunan kabak çekirdeği, en iyi kolajen kaynaklarından biridir. Chia tohumları ayrıca hücre yenilenmesini destekleyerek genç kalmanıza yardımcı olur. Omega-3 yağı da içeren chia tohumları, pürüzsüz bir cilt arayanlar için iyi bir seçenek.

Kollajenin vücudumuza faydaları nelerdir?

Hücrelerde enerji üretimini arttırır,

Sindirim sisteminin gelişimini destekler,

Cilt yüzeyindeki kırışıklıkları azaltır,

Kemik yoğunluğu kaybını önler,

Kemikleri güçlendirir

Bağırsaktaki faydalı bakterilerin yaşamasına yardımcı olur,

Bağırsak yenilenmesini ve restorasyonunu teşvik eder,

Organların canlı ve esnek kalmasına yardımcı olur,

Dokuyu desteklediği bilinmektedir

Erken yaşta ciltte kırışıklıkların oluşmasını engeller.

Sağlıklı Yaşlanma İçin Neler Yapılabilir?

Yaşlandıkça, muzdarip olduğumuz hastalıkların sayısı ve bunlara yakalanma riski artar. Bu riski azaltmak ve yaşlılıkta sağlıklı olmak için daha fazla zaman kaybetmeden sağlıklı yaşamayı günlük bir alışkanlık haline getirmemiz gerekiyor. Çünkü sağlıklı yaşlanma hem bizim hem de ebeveynlerimiz için yeterince önemlidir ve çabaya değer.sağlıklı yaşlanma yolları, nasıl sağlıklı yaşlanılır, sağlıklı yaşlanmak

Yaşlanınca Ne Olur?

Ebeveynlerimiz yaşlandıkça, sağlıklı kalmalarını sağlamak her zamankinden daha önemli. Ne kadar uzun yaşarsak yaşayalım zaman bedenimizi ve zihnimizi yıpratıyor. Bazı hastalıklara yakalanma riski yaşla birlikte artar.

Ailelerimiz bizi hastalıklardan korumak ve gelecek yıllarda sağlıklı tutmak için mümkün olan her şeyi yaptılar. Aynısını onlar için yapmanın zamanı geldi. Ebeveynlerimizin sağlıklı beslenmesini, düzenli uykusunu, sosyal aktivitelerini ve sağlığını izlememiz gerekir. Bu, basit sorular ve gözlemlerle başarılabilir ve onları desteklediğimizi bilmek onları zihinsel olarak sağlıklı ve mutlu eder.

Kilo kaybetmek?

Yaşlı yetişkinlerde olağandışı kilo kaybı, aşağıda listelenenler gibi ciddi tıbbi durumların bir işareti olabilir.

Kanser

bunama

Depresyon

Kalp yetmezliği

Yetersiz besleme

Belirgin bir kilo kaybı fark ettiğinizde, endişeleriniz hakkında konuşabilir ve bir doktora görünmesini tavsiye edebilirsiniz. İnsanlar yaşlandıkça, her gün aynı yiyecekleri yeme alışkanlığı edinebilirler. Bu durum kilo kaybına yol açmasa bile bazı temel besin değerlerinin eksikliğine ve dolayısıyla yetersiz beslenmeye neden olabilir, bu durumda takviyeye başvurmak gerekebilir. Kilolu ve obez kişilerde de durum aynıdır. Bu gibi durumlarda çocuklar yine anne babalarına bir doktora görünmelerini tavsiye etmelidir.

Evleri güvenli mi?

Onları aramamızda fayda var. Ebeveynlerimiz evde oluşabilecek teknik sorunları görmezden gelebilir veya kendi başlarına çözmeye çalışarak kendilerine zarar verebilirler. Tüm ampuller çalışıyor mu? Kombide sorun mu var? Mutfak ve banyo temiz mi? Odalar temiz mi? Tüm bu soruların cevapları, sağlık durumları hakkında bizi biraz daha bilgilendiriyor ve bu konuları ele almak, sağlıklarını tam olarak korumalarına yardımcı olmuyor.

Zayıf kaslar, yetersiz beslenme, zayıflamış kemikler ve yaşla birlikte kötüleşen göz sorunlarının tümü düşmelere neden olabilir. Düşmeye bağlı olarak bir dizi başka öngörülemeyen hastalık ortaya çıkabilir.

Tüm bunları önlemek aslında çok basit: egzersiz! İlerleyen yaşına rağmen kişi hafif egzersiz ve yürüyüş gibi hafif egzersizler yaparsa kas güçsüzlüğü ve osteoporoz gibi sağlık sorunlarının gelişme hızı yavaşlar. Ayrıca egzersiz yaptığınızda yaşlanmanın olumsuz psikolojik etkileri de azalır.

Kendilerine bakıyorlar mı?

Aslında öz bakım ve hijyen kendini iyi hissetmenin en basit nedenidir. Yaşlı insanlar onları görmezden gelebilir. Evde giyim ve temizlik, vücut hijyeni gibi faktörler hayatlarını iyileştirmek için küçük ama önemli detaylar olabilir.

Nasıl hissediyorsun?

Yaşlandıkça, bir kişi fiziksel sağlıkları, genel sağlıkları veya yaşam beklentileri hakkında endişe ve depresif duygular yaşayabilir. Sonuç olarak, bu psikolojik ve sosyal sorunlara yol açabilir. Bu gibi durumlarda onları hobilerine teşvik etmeniz veya bir hobi edinmelerine yardımcı olmanız gerekir. Herkeste olduğu gibi, yaşlı insanlar birbirleriyle etkileşime girdikçe ruh halleri iyileşir ve hayattan zevk almaya başlarlar. Öte yandan endişelerini doktorla paylaşmalarını teşvik ederseniz kafalarındaki soru işaretleri de azalacaktır.

Hareketlilik için olanaklar nelerdir?

Yaşlandıkça kaslarımız zayıflamaya başlar, eklem sorunları gelişir ve hareket etmemiz zorlaşır. Hatta ciddi yaralanmalara neden olabilir. Ev ortamının güvenliğinin yanı sıra bu tür sağlık sorunları da sağlıklı bir yaşam sürmek için göz ardı etmememiz gereken bir konudur. Bu gibi durumlarda bir doktor ve terapist yardımı ve uzman gözetimi gerekebilir.

Akılcı Antibiyotik Kullanımını Anlamak Önemli

Antibiyotik nedir?

Halk sağlığını tehdit eden antibiyotik direnci konusunda farkındalığı artırmak amacıyla her yıl 18 Kasım’da düzenlenen bir Avrupa halk sağlığı girişimi olan Antibiyotik Farkındalık Günü’nün amacı, dirençli bakterilerin gelişimini durdurmak ve akılcı kullanım bilincini artırmaktır. antibiyotiklerin gelecek nesiller için etkinliğini korumak için antibiyotikler.

Peki antibiyotikler nelerdir? Antibiyotikler, bakterilerin neden olduğu enfeksiyonları tedavi etmek için kullanılan ilaçlardır. Mevcut veriler, dirençli bakterilerle enfekte olan hasta sayısının arttığını ve antibiyotik direncinin halk sağlığı için büyük bir tehdit haline geldiğini göstermektedir. Antibiyotik direncinin en büyük nedeni antibiyotiklerin yanlış ve gereksiz kullanımıdır.antibiyotik kullanımı, antibiyotik faydaları, antibiyotik zararları

Antibiyotikler hayat kurtarır, ancak antibiyotikler sürekli kullanıldığında yan etkilere ve antibiyotik direncine neden olabilir. Öte yandan, antibiyotik direnci en ciddi halk sağlığı tehditlerinden biridir. Antibiyotik direnci, bakteriler onları öldürmek için hazırlanan ilaçları yenme yeteneğini geliştirdiğinde ortaya çıkar. Türkiye’de ilaç harcamalarının ‘ini antibiyotikler oluştururken, ülke olarak antibiyotik kullanımında dünyada birinci sırada olmamız bilinçli antibiyotik kullanımında gidilecek yolun ciddiyetini gösteriyor.

 Antibiyotik hangi durumlarda kullanılmalıdır?

Antibiyotikler sadece bakterilerin neden olduğu belirli enfeksiyonları tedavi etmek için gereklidir. Antibiyotikler, pnömoni gibi ciddi enfeksiyonları tedavi etmek için kullanılır. Enfeksiyon riski yüksek olan kişiler için de etkili antibiyotiklere ihtiyaç vardır. Ameliyat geçirmiş, böbrek hastalığı olan veya kanser için kemoterapi gören hastalar yüksek enfeksiyon riski altında kabul edilir.

 Hangi durumlarda antibiyotiklerden kaçınılmalıdır?

Antibiyotikler yaygın bakteriyel enfeksiyonlarda, çoğu bronşit vakasında, birçok sinüs ve kulak enfeksiyonunda işe yaramaz. Virüs taşıyıcısı iseniz; antibiyotikler sizi daha iyi hissettirmez. Popüler inanışın aksine, antibiyotikler soğuk algınlığı, grip veya burun akıntısı gibi viral enfeksiyonlarda işe yaramaz.

Antibiyotikler hayat kurtarır ve bir hastanın antibiyotiğe ihtiyacı olduğunda, faydaları yan etki risklerinden daha ağır basabilir. Antibiyotiklere ihtiyaç duyulmadığında iyileşmeye yardımcı olmazlar ve yan etkileri olumsuz olabilir. Antibiyotiklerin daha iyi bilinen yan etkilerinden bazıları şunlardır:

Döküntü,

baş dönmesi,

Mide bulantısı,

İshal,

mantar enfeksiyonu

alerjik reaksiyonlar

Peki ne yapmalı?

Durumunuz için gereken en iyi tedavi hakkında doktorunuzla konuşmalısınız. Antibiyotiğe ihtiyacınız varsa, bunları tam olarak reçete edildiği ve önerildiği şekilde almalısınız. Kullanmakta olduğunuz antibiyotikler hakkında sorularınız varsa veya özellikle ciddi olduğunu düşündüğünüz bir yan etki yaşıyorsanız, mutlaka doktorunuzla konuşun.

Sağlıklı kalmak ve başkalarının sağlığını korumak için;

Mevsim geçişlerinde öncelikle kendinizi korumalısınız.

Temas ettiğiniz yüzeylere dikkat ederek ellerinizi sık sık yıkamalısınız.

Öksürürken veya hapşırırken ağzınızı ve burnunuzu elinizle değil bir mendil veya elinizle kapatın.

Hastayken evde kalmayı tercih eder; Mümkün olduğunca odayı havalandırın ve sağlıklarını korumak için sağlıklı insanlarla yakın temastan kaçının.

Parkinson Hastalığını Yakından Tanıyın

Parkinson hastalığı, beyin hücrelerinin birbirleriyle iletişim kurmasını sağlayan dopamin adı verilen bir maddeyi üreten beyin hücrelerinin tahrip olması sonucu ortaya çıkar. Beyinde dopamin üreten hücreler, kontrol, uyum ve düzgün hareketten sorumludur.

Yavaş hareket, istirahat titremeleri ve ruhsal bozukluklarla kendini gösteren hastalık en çok 60 yaş üstü kişilerde görülüyor. Ancak genetik nedenlerden dolayı 40’lı yaşlarda da karşılaşılabilir.

Tedavide ilk tercih ilaçlardır. Ancak bazı kişilerde ilaç tedavisi yetersiz kaldığında veya ciddi yan etkiler geliştiğinde “pacemaker” yöntemi tercih edilebilir.parkinson hastalığı, parkinson tedavisi , parkinson ne demek

Atipik Parkinson hastalığı veya Parkinson hastalığı plus, Parkinson hastalığını erken evrelerinde taklit edebilir. Klasik Parkinson hastalığı olarak adlandırmak için, ana sonuçlara ek olarak, hastanın levodopaya yanıtının kısa bir süre için bile iyi olması gerekir.

Atipik Parkinson denilince çoklu sistem atrofisi, ilerleyici supranükleer felç, kortikobazal dejenerasyon dediğimiz hastalıkları sayabiliriz. Sekonder parkinsonizm, dejeneratif olmayan olarak tanımlanabilecek çeşitli nedenlerden kaynaklanır; Bu ilaç kullanımı, toksinlere maruz kalma, beyinde sıvı tutulması veya beyin tümörü olabilir.

Nedenler

Parkinson hastalığı, beynin dopamin üreten bölgesindeki hücrelerin kaybından kaynaklanır, bu da bu maddenin yetersiz salınımına neden olur. Pestisitler gibi bazı kimyasallar bu hücre kaybına neden olabilirken, genetik faktörler de buna neden olabilir.

Belirtiler

Parkinson hastalığı, beyin sapının dopamin üreten bölgesindeki hücrelerin kaybından kaynaklanır ve bu maddenin yetersiz üretimi ile sonuçlanır. Hareketle ilgili bu verilere ek olarak hastaların birçok farklı şikayeti olabilir. Yorgunluk, bilişsel gerileme, depresyon, anksiyete, davranış bozuklukları, görme bozuklukları, kilo kaybı, uyku bozuklukları ve ağrı gibi.

Klasik özellikleri titreme, titreme, rijidite (sertlik), yavaş hareket (bradikinezi) ve duruş bozukluğudur (postural instabilite). Parkinson hastalığı genellikle yavaş yavaş gelişir ve vücuttaki tezahürleri genellikle asimetriktir. Yavaş yavaş, hastalığın durumu ilerler. Dopaminerjik ilaçlara bir reaksiyon var.

Parkinson hastalığı günlük yaşamı nasıl etkiler?

Parkinson hastalığının ana bulgularına tek tek bakacak olursak;

titreme, ellerin titremesi; Başparmağın kontrolsüz hareketi, çene ve dudakta titreme, bazen bacak kaslarının seğirmesi eşlik edebilir. Unutulmamalıdır ki her el titremesi Parkinson hastalığı anlamına gelmez.

 Parkinson hastalığında titreme, eller dinlenirken ortaya çıkar. Stres ve uyarılma ile oluşan, kahve veya uyuşturucu içtikten sonra gelişen tremordan veya esansiyel tremor denilen ailevi tremordan ayırt edilmelidir.

Yavaş hareket (bradikinezi); Çoğu zaman, Parkinson hastalığı hareketi başlatmakta ve sürdürmekte zorluk çeker. Hastalar genellikle kısa adımlarla yürürler ve kas sertliği nedeniyle vücut ağrıları yaşarlar.

Konuşmadaki değişiklikler. Parkinson hastalığı ile ilgili araştırma bulguları arasında artan konuşma hızı veya düşük sesle konuşma, azalmış yüz ifadeleri ve konuşma monotonluğu sayılabilir.

El yazısının bozulması; El yazısında ani bozulma, kelimelerin kısaltılması veya kelimelerin doğru yazılması Parkinson hastalığını göstermelidir.

Kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) tedavi edilebilir mi?

Kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH), mikropların neden olmadığı hava yolu iltihabının neden olduğu, önlem alınmadan ilerleyen, geri dönüşü olmayan kronik bir akciğer hastalığıdır.

KOAH için risk faktörleri nelerdir?

KOAH gelişimi için en önemli risk faktörü tütün ürünlerine (sigara, puro, nargile ve ısıtılmış tütün ürünleri) maruz kalmaktır. Çevresel tütün dumanına maruz kalmak da riski artırır. Mesleki maruziyet (kömür madenleri ve ağaç işleri, uzun süre toz ve gazlara maruz kalan meslek grupları), biyokütle olarak adlandırılan odun, gübre ve benzeri yakıtlara maruz kalma ve akciğer gelişiminin kötü olmasına katkıda bulunan faktörler (düşük doğum ağırlığı, kadınlarda sık solunum yolu enfeksiyonları) çocukluk), iç ve dış hava kirliliği diğer risk faktörleridir.koah nedir, koah tedavisi, koah tedavi yöntemleri

KOAH görülme sıklığı nedir?

40 yaş üstü erişkinlerde KOAH prevalansı dünyada , ülkemizde ‘dur. Türkiye’de solunum yolu hastalıklarından ölümlerin üçüncü önde gelen nedenidir. Bu ölümlerin E,6’sı KOAH’tan kaynaklanmaktadır.

KOAH Tedavi Edilebilir mi?

KOAH teşhisi konan kişiler sigarayı bırakmalı, zararlı toz, gaz dumanı, hava kirliliği ve zararlı etkileri kanıtlanmış e-sigaralardan kaçınmalıdır.

KOAH tedavisinde hava yolu daralması ve ateşin hava yollarına ve inhaler denilen inhale ilaçlara yakalanmasını önlemeyi amaçlar. Solunum yetmezliği olan KOAH hastaları evde oksijen tedavisi ve/veya evde solunum tedavisi gibi tedaviler gerektirebilir.

Grip ve zatürree aşıları ve inhale ilaçlar, kötüleşebilen ve hastalığa ve hatta ölüme neden olabilen nöbet ve zatürreyi önlemek için uygun şekilde kullanılmalıdır. Bu tedavilere ek olarak egzersiz ve gerekirse pulmoner rehabilitasyon hastaların günlük yaşamlarının daha iyi olmasını sağlayacaktır.

Unutulmaması gereken en önemli şey, akciğerlerin vücutta yenilenemeyen tek organ olduğu ve rahatsız edilmemesi gerektiğidir. Bu durumda hem KOAH olmamak için hem de KOAH tanısı konulduğunda doktorun önerdiği tedavi ile semptomların rahatlaması ile oluşturulan rehavetle sigara ve tütün ürünlerine devam edilmesi, kronik hastalıkta kademeli bir artışa ve üzerine gidilmesine yol açmaktadır. Kötü yaşam kalitesi, oksijen cihazlarına bağımlılık ve aile bireylerinin bakımı, depresyona ve yaşam sevincinin kaybolmasına neden olur.

KOAH hastası olmamak ve akciğer sağlığınızı korumak sizin elinizde. Sigara ve tütün ürünlerini derhal bırakın ve düzenli olarak doktorunuza görünün. Solunum fonksiyon testleri, KOAH’ın erken teşhisi, tedavinin planlanması ve takibi için önemlidir. Bu nedenle, bunu ihmal etmemelisiniz.

Kolesterolün belirtileri nelerdir?

Yüksek kolesterolün hiçbir dış semptomu yoktur. Dolayısıyla yıllarca fark edilmeden gidebilecek tıbbi bir sorundur. Bununla birlikte, kalbi besleyen koroner arterler daha sonraki aşamalarda etkilenirse, göğüs ağrısı, yani anjina pektoris veya diğer koroner arter hastalığının semptomları ortaya çıkabilir.

Bir kişinin yüksek kolesterol sorunu olup olmadığını anlamanın tek yolu kan testidir. Bu test “lipid profili” olarak adlandırılır ve 9-12 saatlik açlıktan sonra yapılır. Test sonuçlarında kan örneği alındı; Vücuttaki toplam kolesterol, LDL, kötü kolesterol, HDL, iyi kolesterol ve trigliseritlerin anlık görüntüsünü aldı.

Sağlık uzmanları, genellikle kalp hastalığı risk faktörleri taşımayan çocuk ve genç yetişkinlerin 9-11 yaşları arasında bir kez ve 17-19 yaşları arasında tekrar test yaptırmasını önermektedir.

Yine, kalp hastalığı için risk faktörleri olmayan yetişkinlerin genellikle her beş yılda bir testi tekrarlamaları tavsiye edilir. Bu test sonuçları yüksek kolesterol değerleri gösteriyorsa veya sonuçlar istenen aralıkta değilse, kişi sigara içiyorsa, diyabet veya yüksek tansiyon gibi başka risk faktörlerine sahipse veya yüksek kolesterol gibi aile öyküsü varsa. ve kalp hastalığınız varsa, doktorunuz daha sık test yaptırmanızı önerebilir.

Kolesterol nasıl tedavi edilir?

Doktorlar, yüksek kolesterol seviyelerine sahip kişilerin kolesterol seviyelerini düşürmeleri için yaşam tarzı değişiklikleri önermektedir. Örneğin, bir kişinin diyetinde, egzersizinde veya günlük rutininin diğer yönlerinde değişiklikler önerebilirler.

Bununla birlikte, diyet ve yaşam tarzı değişikliklerinin yeterli olmadığı durumlarda, doktorlar ayrıca kolesterol seviyelerini düşürmeye yardımcı olacak ilaçlar veya başka tedaviler de reçete edebilir. Statinler, yüksek kolesterol için en sık reçete edilen ilaçlardır. Bu ilaçlar karaciğerin daha fazla kolesterol üretmesini engeller.

Ayrıca niasin, bir tecrit maddesi, kolestiramin veya kolesterol emilim inhibitörleri de reçete edebilirler. Bu ilaçlardan bazıları, hem vücudunuz tarafından gıdalardan kolesterol emilimini hem de karaciğerde kolesterol üretimini azaltmaya yardımcı olan ilaç kombinasyonlarıdır.